Bu makaleyi dinlemek için oynat’a basın
Suni zeka tarafınca seslendirildi.
2024’te seçim var mı? Transatlantik ittifakı.
Garip bir zamanlamayla 2024, yalnızca ABD’nın bir başkan seçmesine değil, Avrupa’nın da bir sonraki üst düzey AB yetkililerini seçmesine şahit olacak.
Ve Joe Biden geçen hafta tekrardan seçim kampanyasını resmen başlatırken, ABD başkanı, AB’deki meslektaşı Ursula von der Leyen’in aylar içinde seçmenlerle karşılaşmasına bir adım daha yaklaştı. Avrupa Komisyonu.
Birçok yönden, ikisi arasındaki kişisel kimya oy pusulasında. İki önder, gümrük vergilerinden sübvansiyonlara ve güvenlik anlaşmalarına kadar her mevzuda ABD ile Avrupa içinde süregelen sürtüşmeye karşın görevdeyken kuvvetli bağlar kurdu.
Bu, ikilinin kalması ya da gitmesinin transatlantik ittifak için kaçınılmaz olarak derin neticeleri olacağı anlamına gelir.
Yenilmiş bir Biden, başkan olarak Avrupa ile bir tecim savaşı başlatan, fazlaca taraflılığı açıkça sorgulayan ve Avrupa Birliği’ni düşman olarak gören Donald Trump’ın dönüşü anlamına gelebilir. Ve ayrılan bir von der Leyen, tekrardan seçilmiş bir Biden’ı Rusya’ya yaptırım uygulamak ve Çin’i uzak tutmak şeklinde duyarlı mevzularda emin bir AB müttefikinden yoksun bırakacaktır.
İkisi de ayrılırsa, transatlantik ilişki keşfedilmemiş bir bölgeye girecek.
Bu, destekçilerinin yüzleşmeye istekli olmadığı bir senaryo.
Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin en üst düzey Demokrat Temsilcisi Gregory Meeks, POLITICO’ya “Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Başkan Biden’ın bugün bulundukları yerde olduğundan şanslıyız” dedi. “Ortak küresel zorluklarımızı ele alırken müttefikler ve ortaklardan oluşan koalisyonlara liderlik etmek liderlik ve etik netlik gerektirir.”
İyi zamanlar (kırışıklara karşın)
Kendini adamış bir transatlantikçi olan Biden’ın 2021’de Beyaz Saray’a gelişi, Brüksel’de güçlükle denetim altına alınan bir rahatlamayla karşılandı.
AB, Trump’ın inişli çıkışlı yıllarından hâlâ sersemliyordu ve işlerin sadece Beyaz Saray’daki AB yanlısı Biden ile daha iyiye gitmesi kaçınılmaz görünüyordu. Gene de, Brüksel ile Washington arasındaki ilişki birçok kişinin beklediğinden fazlaca daha süratli bir halde dengeye kavuştu.
2014-2017 yılları aralığında ABD’nin Avrupa Birliği büyükelçisi olarak vazife icra eden Anthony Gardner, “AB ile ABD arasındaki ilişkiler, Trump yönetimi esnasında olduğundan fazlaca daha iyi bir yerde. Biden ve von der Leyen arasındaki kuvvetli ilişki, tarafların ilişkideki her türlü zorluğun üstesinden gelmesine olanak sağlamış oldu.”

Sıkı birlikteliğin kanıtı olarak, Ukrayna’nın tam ölçekli işgalinin peşinden Rusya’ya karşı yaptırımlar mevzusundaki son koordinasyonu gösterdi. Gardner, Kırım’ın ilhak edilmesinin peşinden Moskova’ya ortak yaptırım uygulamak için AB ile beraber emek harcama deneyimini hatırlatarak, bunun 2014’ten bu yana büyük bir değişim bulunduğunu söylemiş oldu.
Yaptırımlar mevzusunda ne kadar ileri gittiğimiz ve ne kadar süratli ilerlediğimiz arasındaki fark dikkat çekici” dedi. “Bu oldukça karmaşık bir süreç. Her iki taraf da 2014’te üstünde anlaşmaya varılan her şeyin fazlaca ötesine geçti.”
Bunun bir kısmı, 64 yaşındaki eski Alman müdafa bakanı von der Leyen ile Obama yönetimi esnasında başkan yardımcısı olarak vazife yaptıktan sonrasında Ukrayna politikasını yakından tanıyan 46. ABD başkanı Biden arasındaki düşünce toplantısından kaynaklanıyor. .
Washington, 2021’in sonlarında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik niyetleri hakkında ciddi ikazlar yaparken, Avrupa’da fazlaca azca şahıs dinliyordu. Von der Leyen öyleydi. O senenin Kasım ayındaki eleştiri bir Oval Ofis toplantısında, ulusal güvenlik ve danışma yetkililerinin Ukrayna sınırına yakın Rus taburlarının konuşlandırılması hakkında verdiği brifingden yeni gelen Biden, von der Leyen’e alarm verdi.
Geçen Ekim ayında adının açıklanmaması koşuluyla konuşan bir Avrupalı yetkili “Başkan fazlaca endişeliydi” diye hatırlıyordu. “Avrupa’da kimsenin, danışma servislerinin bile ilgilenmediği bir dönemdi.”
Görüşmenin peşinden von der Leyen’in ekibi, Moskova’nın sınırdan asker göndermeye karar vermesi durumunda uygulanabilecek bir yaptırım paketi üstünde ABD yönetimiyle gizlice çalıştı. Rusya işgal ettiğinde, Komisyon gitmeye hazırdı.
Hepsi pembe değil
Ukrayna’daki cenk Avrupa ve ABD’yi birbirine yaklaştırsa da, her şey yolunda gitmedi.
Önümüzdeki sorunların erken bir işareti, ABD’nın Avustralya ve Birleşik Krallık ile AUKUS olarak malum bir müdafa anlaşmasını seçme kararıydı. Karar, Fransa’ya milyarlarca avroluk bir denizaltı sözleşmesine mal oldu ve Avrupa’ya küresel hiyerarşide nerede durduğuna dair tüyler ürpertici bir hatırlatma sağlamış oldu.
Benzer şekilde, AB’ye yönelik Trump periyodu çelik ve alüminyum tarifelerini kaldırma planı, Biden başkanlığının üstünden iki yılı aşkın bir süre geçmesine karşın hala çözülmemiş durumda. ABD başkanı 2021’de düşmanlıkların geçici olarak durdurulmasını kabul etse de, her iki taraf da bu yıl yeni bir anlaşmaya varmalı yoksa tarifelerin iadesini göze almalı.
Sadece ilişkiler üstündeki en büyük baskı, Biden’ın Enflasyon Düşürme Yasası oldu. Başkanın dönüm noktası niteliğindeki iklim yasası, ağır ABD sübvansiyonları Avrupalı şirketleri uzaklaştırırken Avrupa’da öfkeye niçin oldu.
O zamandan beri, von der Leyen suları yumuşatmaya çalışmakla meşgul. Geçen ay bir Beyaz Saray ziyareti büyük bir buluşa yol açmadı, sadece Avrupalı otomobil üreticilerinin yeşil enerji vergisi avantajlarından yararlanmasını sağlayacak ince ayarlar için zemin hazırladığını savundu. İki ortak, hammadde işbirliğini desteklemek için beraber emek harcama mevzusunda da anlaştılar.
Von der Leyen’in Biden’a olan yakınlığı birazcık tüyleri ürpertti. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Avrupa’nın, bilhassa Çin politikası söz mevzusu olduğunda, vagonunu ABD’ye fazlaca sıkı bağlaması gerekip gerekmediğini sorguladı. Bu, POLITICO ve Fransız Les Echos gazetesine verdiği bir röportajda Avrupa’nın ABD’nin “takip edeni” olmasına karşı uyarıda bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafınca yinelenen bir görüş.

Von der Leyen, Komisyon’un başlangıcında ikinci bir beş senelik vazife süresi isteyip istememeyi düşünürken, Brüksel’de Leyen’in geleceği hakkında spekülasyonlar yaygın.
Eski müdafa bakanı, NATO başkanlığındaki yaklaşan boşlukla ilişkilendirildi, sadece bu pozisyon, Komisyon başkanı olarak vazife süresi sona ermeden fazlaca ilkin açılıyor.
ABD, NATO işini kimin alacağı mevzusunda nihai söz sahibi olmakla beraber, AB’nin başlangıcında Beyaz Saray’ın kulağı olan birine haiz olmayı tercih edebilir.
ABD’nin eski büyükelçisi Gardner’a bakılırsa, Biden yönetimi ile Avrupa Komisyonu arasındaki birlikteliğin gücünün en yakın göstergelerinden biri, von der Leyen’in Çin mevzusundaki tutumu. Avrupa’nın en kuvvetli ülkelerinden bazıları AB’nin Çin’le ekonomik olarak angajman halinde kalması gerektiği mevzusunda uyarıda bulunurken, AB yöneticisi ABD’nin Pekin’e karşı daha sert tavrına doğru adım adım aşama kaydediyor.
Gardner, “O zamanlar Komisyon ve AB kurumları Çin ve Çin problemi mevzusunda fazlaca değişik bir yerdeydi” dedi. “Bugün süratli ilerleyin – konuşmalar, siyaset duyuruları ABD ile pek uyumlu olmadığını gösteriyor, sadece AB, ABD’nin görüşüne fazlaca daha yaklaştı.”
ABD, Pekin’in jeopolitik emelleri hakkında uyarı zilini çalarken, bilhassa de Tayvan söz mevzusu olduğunda, Biden, Çin mevzusunda von der Leyen’in sunmuş olduğu destekleyici sese ihtiyacı bulunduğunu keşfedebilir. ABD’nın Asya’daki dünya görüşüne başta Macron olmak suretiyle bazı AB figürlerinin direnişi göz önüne alındığında, Biden’ın alabileceği tüm desteğe ihtiyacı olabilir.